İçeriğe geç

Adler hangi kuram ?

Adler’in Kuramı: Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir İnceleme

Adler’in Kuramı: Temel Kavramlar

Alfred Adler, psikolojinin önemli isimlerinden biri olup, bireysel psikoloji kuramıyla tanınır. Adler, insan davranışlarının toplumsal çevre ve kişisel hedeflerle şekillendiğini savunur. İnsanlar, bir anlamda, kendi “dünyalarını” oluştururlar ve bu dünya, toplumsal bağlamda anlam kazanır. Adler’in kuramı, bireylerin toplumsal bağlantılarındaki eşitsizlikleri, güvensizliği ve yetersizlik duygularını anlamada önemli bir yer tutar.

Adler, insanların yaşamlarına anlam katabilmek için birbirleriyle etkileşime geçmeleri gerektiğini öne sürer. Bu etkileşimlerde, toplumsal cinsiyet rolleri, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi faktörler büyük rol oynar. Gözlemlerime göre, bu kuram sokakta, işyerinde, hatta toplu taşımada bile insanları nasıl anlamamız gerektiğini gösteriyor. Şimdi bu kuramı, toplumsal cinsiyet ve çeşitlilik bağlamında inceleyelim.

Toplumsal Cinsiyet ve Adler’in Kuramı

Toplumsal cinsiyet, bireylerin kimliklerini inşa etme biçimlerinde önemli bir etken olmuştur. İstanbul’daki bir toplu taşıma aracında, kadın ve erkeklerin oturma düzenine bakarak bile toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl işlerlik kazandığını görebilirsiniz. Kadınların genellikle daha sakin, daha az yer kaplayarak oturduğunu, erkeklerin ise bazen daha fazla alan kullandığını gözlemlemek mümkün. Adler, bu gibi toplumsal cinsiyet kalıplarının, bireylerin hayatlarını nasıl organize ettiklerini ve toplumsal olarak nasıl algılandıklarını belirlediğini savunur.

Toplumsal cinsiyet normlarına göre şekillenen bu davranışlar, bireylerin içsel hedeflerine ve toplumsal bağlamlarına göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, bir kadın, toplumun ona yüklediği “nazik ve itaatkâr” olma rolüne uyarak, kariyerinde daha geri planda kalabilirken, bir erkek “güçlü ve lider” olma beklentisiyle daha baskın bir rol alabilir. Bu, Adler’in kuramındaki “düşük benlik saygısı” ve “toplumsal yetersizlik” duygusuyla bağdaştırılabilir. Kişi, toplumsal baskılar altında bir hedefe ulaşmak için sürekli olarak kendini “kanıtlama” çabası içinde olabilir.

Çeşitlilik ve Sosyal Adalet: Adler’in Kuramında Yeri

İstanbul gibi büyük ve kozmopolit bir şehirde, farklı etnik kökenlerden, dini inançlardan, yaş gruplarından ve sosyo-ekonomik durumdan insanlarla sıkça karşılaşıyoruz. Bu çeşitlilik, Adler’in bireysel psikoloji kuramı açısından önemli bir değerlendirme alanı sunar. Adler’e göre, insanların toplumsal gruplarda nasıl kabul gördükleri, toplumun onlar için nasıl fırsatlar sunduğu ile doğrudan ilişkilidir. Herkesin bir “toplumsal hedefi” vardır ve bu hedefe ulaşabilmesi, o kişinin toplumsal bağlamına göre değişir.

Bir sivil toplum kuruluşunda çalışırken, farklı etnik kökenlerden gelen çocuklarla sohbet etme fırsatım oldu. Bir çocuk, “Burası benim için bir fırsat, burayı herkesin görmek istediği gibi göremem, ama ben burada kendimi buldum,” demişti. Adler’in görüşlerine göre, bu çocuk, çevresindeki toplumsal sınırlamalara rağmen içsel bir güç geliştiriyor. Adler’in kuramında bu içsel güç, “toplumsal bağlılık” ile ilişkilidir. Toplumun dışladığı ya da değersizleştirdiği bireyler, bazen bu baskılarla daha güçlü bir şekilde kendi kimliklerini bulurlar ve bu da sosyal adaletin önemli bir yönüdür.

Sokakta Gözlemler: Adler’in Kuramı ve Sosyal Dinamikler

Sokakta gördüğüm sahneler de Adler’in kuramını daha iyi anlamama yardımcı oldu. Bir gün, genç bir adam, kalabalık bir otobüste, yaşlı bir kadına yer vermek için ayağa kalktı. Kadın, “Sen de otur,” dedi, ancak adam nazikçe reddetti ve “Sizin rahat etmeniz daha önemli,” dedi. Bu davranış, Adler’in “toplumsal görev” kavramıyla örtüşüyor. Birey, toplumsal kurallara ve adalet duygusuna dayanarak başkalarına yardım etmek için içsel motivasyon geliştiriyor.

Bir diğer örnek, işyerinde, farklı etnik kökenden gelen bir çalışanı gözlemlediğimde gördüm. Çalışan, daha düşük maaşla çalışırken sürekli olarak ek mesai yapmak zorunda kalıyordu. O, toplumdaki “yetersizlik” duygusuyla işine dört elle sarılırken, diğer çalışanlar, bu kişinin bazen kendini ispatlama gereksiniminden dolayı daha fazla sorumluluk almak zorunda kaldığını gözlemlediler. Adler, bu tür durumları, kişinin toplumda kendini kabul ettirme çabası olarak değerlendirir. Yetersizlik duygusu, toplumsal cinsiyet ve ırk gibi faktörlerle birleşince, birey üzerinde ek bir baskı oluşturabilir.

Sonuç: Adler’in Kuramı Günlük Hayatta Nasıl Yaşar?

Adler’in kuramı, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından önemli dersler sunar. İnsanlar, sosyal çevrelerinin ve içsel hedeflerinin şekillendirdiği bir dünyada yer alırlar. Toplumsal normlar ve baskılar, bireylerin benlik saygısını, ilişkilerini ve toplumdaki yerlerini doğrudan etkiler. Adler, bu dinamikleri, toplumsal bağlılık ve içsel hedefler arasındaki dengeyi keşfederek daha iyi anlayabileceğimizi öne sürer.

Sokaklar, işyerleri ve toplu taşıma araçları, Adler’in kuramını günlük yaşantımızda gözlemlemek için harika alanlardır. Her gün karşılaştığımız farklı insanlar, bazen kendini kanıtlama çabası içinde olabilirler. Bu çabalar, toplumsal adaletin sağlanması ve çeşitliliğin kabulü adına önemli fırsatlar sunar. Adler’in teorisini bu gözlemlerle harmanlamak, daha adil bir toplum için atılacak adımlar hakkında derinlemesine düşünmemizi sağlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort megapari-tr.com deneme bonusu
Sitemap
elexbet güncel girişbetexper bahis