“Evrim İspatlanmış Mı?” Sorusu ve Bir Gecede Değişen Düşünceler
Kayseri’de soğuk bir kış akşamı, evimdeki tek başıma kaldığımda, yine o eski alışkanlığım devreye girdi: Birkaç saat boyunca aklımı kurcalayan soruları bir kenara bırakıp, yazı yazmaya başladım. O gün, her şeyin başlangıcında, bu soruyu kafamda tekrarlamaya başlamıştım: “Evrim ispatlanmış mı?” Ne zaman bu tür bir konuya takılsam, her şey karışıktı. Bir yanda bilimin soğuk ve kesin açıklamaları, diğer yanda hislerim ve içsel sorgulamalarım… Ama bu gece, bir şekilde bu soruyu anlamam gerektiğini düşündüm. Belki de bir anlamda, evrim gibi dev bir konu, benim için de bir anlamda evrim geçiriyordu.
İlk Karşılaşma: Evrimin Farkına Varmak
Aslında her şey bir lisans dersinde başladı. O gün, biyoloji öğretmenim, evrimsel biyolojinin temelini anlatırken, kendimi sınıfta bir an boşlukta buldum. Herkes kayıtsız bir şekilde not alırken, ben başımı kaldırıp pencereye bakmak zorunda kaldım. Havanın gri rengi, düşüncelerimi daha da karmaşık hale getiriyordu. “Evrim ispatlanmış mı?” sorusu zihnimde yankılanmaya başladı. Öğretmenim evrim teorisini öylesine açık ve ikna edici bir şekilde anlatıyordu ki, bir yanda mantık sesini duydum, diğer yanda kalbim hâlâ bir boşlukta kalıyordu. Evrim… Bunu nasıl kabul edebilirim? Hepimizin varoluşunu açıklayan bir teori, bu kadar basit olamazdı, değil mi?
O gün akşam, kaygılarımı bir kenara bırakıp, evde yalnızken derin bir nefes aldım ve biraz internette gezindim. Birçok farklı kaynağa baktım. Bir yandan beynimdeki o sorgulayıcı ses, evrimi reddetmeye çalışıyordu; diğer yandan bu teoriye dair söyledikleri mantıklıydı. “Evrim ispatlanmış mı?” diye sormak, belki de evrimle ilgili bir cevap aramaktan çok daha fazlasıydı. Kendi içimde bir doğruluk arayışına dönüşmüştü.
Geceyi Anlatan Bir Sorgulama: Bilim mi, Duygu mu?
O gece, odama kapanıp, ışıkları kapatıp yazmaya başladım. Aklımda birkaç basit ama ağır soru vardı: “Evrim ispatlanmış mı?” diye sorarken, acaba ben neyi arıyordum? Bilimsel gerçekler mi? Yoksa, duygusal olarak da kabul edebileceğim bir şey mi? Herkesin teoriyi bir kenara bırakıp duygularla hareket ettiği bir dünyada, ben evrimi nasıl kabul edebilirdim? Evrim denildiğinde, tüm yaşadığım kırılganlıklar, inançlar ve dünya görüşümle nasıl uzlaşabileceğimi düşündüm.
O kadar çok karmaşık duygum vardı ki, evrim üzerine düşündükçe kalbimde bir şeyler huzursuzlanıyordu. Duygusal bir insan olarak, evrim fikrini kabul etmek, bir şeylere teslim olmak gibiydi. Ama bilimi inkar etmek, gerçeklerden kaçmak anlamına geliyordu. Şu an hala bile, bu konu benim için bir çelişki yaratıyor. Ne kadar doğru olduğunu bilmesem de, evrimi anlamaya başladıkça, bir yandan rahatladım; ama bir yandan da korktum. Gerçekten de, bilimin bu kadar net ve mantıklı olması bir noktada ruhumu zorluyordu.
Bir Gece Sonrası: O Kırılma Anı
O gece sonunda, derin bir düşünceyle uyandım. Gözlerimi açtım, sabahın ilk ışıkları odaya sızıyordu. Yavaşça kalkıp pencerenin önüne geçtim. Kayseri’nin o güzel manzarasına bakarken, evrim teorisini tamamen kabul edip edemediğimi bir kez daha sordum. Gecenin içindeki sorgulamalarıma bakınca, evrim aslında sadece bir bilimsel açıklama değildi. Her şey, doğadaki değişim, gelişim ve evrim süreciyle paralellik gösteriyordu. Kendi hayatımda da benzer bir süreç vardı. Yani bir insan, bir düşünce ya da bir inanç ne kadar değişirse, evrim de o kadar derindi.
İçimde bir şüphe vardı: Evrim ispatlanmış mı? Gerçekten de her şey kanıtlandı mı? Ama sonra fark ettim ki, belki de evrim, fiziksel değil duygusal bir evrimdi. Kendi içimde, hayatıma dair doğruyu ve gerçeği bulmaya çalışırken, evrim fikri de bu süreçte yerini alıyordu. Hiçbir şey tam olarak ispatlanmış değildi belki ama bir şeylerin değişmeye başladığını hissedebiliyordum. İçsel bir devrim gibi bir şeydi. O kadar ilginçti ki, ne kadar reddetmeye çalışsam da, evrimsel bir bakış açısıyla, hayatımın her alanında bir değişim vardı. Belki de evrim, sadece hayatta kalma meselesi değil, duygusal bir varlık olarak, sürekli bir gelişim süreciydi.
Sonuçta Ne Öğrendim?
Belki de bu yazıyı bitirirken hala “Evrim ispatlanmış mı?” sorusunun kesin cevabını bulamıyorum. Ama öğrendim ki, bazen evrim sadece fiziksel bir süreç değil, ruhsal bir yolculuk da olabilir. Belki de herkesin kabul ettiği bir teoriye, kendi duygusal ve düşünsel evrim sürecimizle bakmamız gerekiyor. O gün, o soğuk kış akşamı soruyu sormaya başladım; ama bu gece, evrim bir soru olmaktan çok, hayatımın bir parçası oldu. Şimdi, ne düşündüğümü, ne hissettiğimi ve nereye gitmek istediğimi sorgularken, evrim, bir yolculuk gibi, bana rehberlik etmeye devam ediyor.